trace 1
i. 1. iz, eser. 2. ufacık bir miktar. f. 1. (bir şeyin) üzerine şeffaf bir kâğıt koyup kopyasını çıkarmak. 2. to bazı izleri/ipuçlarını takip ederek (birinin/bir şeyin) (nerede) olduğunu keşfetmek/saptamak; bazı ipuçlarını takip ederek (bir olayı) (belirli bir sebebe) bağlamak; bırakılan ipuçları (birini) (belirli bir yere) kadar götürmek: They traced him to Cairo. Bıraktığı ipuçları onları Kahire´ye kadar götürdü. They traced the Nile to its source. Nil´i izleyerek kaynağını buldular. 3. (bir olayın tarihini) (belirli bir süre boyunca) safha safha vermek: This book traces the history of the Ottoman sultanate from its beginning to 1566. Bu kitap Osmanlı saltanatının tarihini başlangıcından 1566´ya kadar safha safha veriyor. 4. to (silsileyi) (geçmişte belirli bir zamana kadar) saptamak; (bir ailenin silsilesi) (geçmişte belirli bir zamana kadar) uzanmak: They´ve been able to trace their family tree back to the Tanzimat era. Şecerelerini Tanzimat devrine kadar saptayabildiler.